Cumhurbaşkanı Esad: Erdoğan, İhvanci İdeolojisine Dayanarak Teröristlerle Birlikte Savaşıyor.. Askeri Önceliğimiz İdlib’tir, Çünkü Onun Kurtarılması Doğu Bölgelerini Kurtarmaya Gittiğimiz Anlamına Geliyor (VİDEO)

ŞAM – Cumhurbaşkanı Beşşar el Esad, Türk rejimi başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ihvanci ideolojisine dayanarak teröristlerle birlikte Suriye’de savaştığından dolayı Türk askerlerinin neden Suriye’ye gönderdiğini ve orada hayatlarını kayb ettiklerini Türk halkına anlatamaz durumda olduğunu belirtirken Suriye ve Türkiye halkları arasında duşmanlığın olmadığını ve ilişkilerin geri normalleşmesini Erdoğan’ın terörü desteklemeden vazgeçmesiyle mümkün olacağını vurguladı.

Rosiya 24 Rus televizyon kanalıyla bulunduğu görüşmede röportajda Cumhurbaşkanı el Esad; bugünkü askeri önceliğinin İdlib’i olduğunu belirtirken bu yüzden ABD’nin talimatarıyla Erdoğan’ın güçlerini gönderdiğine işaret ederken İdlib’in kurtarılması, Amerikan işgalinden halkın büyük memnuniyetsizliği yaşayan Doğu bölgelerini kurtarmaya gitmek anlamına geldiğini söyledi. Cumhurbaşkanı el Esad; Doğu Bölgelerinde halkın bulunduğu memnuniyetsizliğinin işgalcilere karşı operasyonların meydana gelmesine neden olacağını belirtti.

Cumhurbaşkanı El Esad, Suriyelilerin ulusal farkındalığının ve esas olarak Suriye Arap Ordusu aracılığıyla gördüğümüz kurban etmeye efsanevi kabiliyetinin, terörizm ve destekçileri karşısında ülkenin gücü ve dayanıklılığında en önemli faktörler olduğunu vurguladı. Bu konuda Başkan Esad dostların takdim ettikleri siyasi, askeri ve ekonomik desteğine de işaret etti. Başkan Esad; Suriye’nin, Batı tehditlerine ve isteklerine veya herhangi başka bir faktöre değil Suriyeli anayasasına tabi olduğunu vurgularken Halk Meclisi seçimlerinin yakın aylarda yer alacağını ve belirlenen diğer anayasal tarihleriyle devam edileceğinin altını çizdi.

Başkan Esad; Arap ülkelerinin çoğunun Suriye ile ilişkilerini, ABD’li ve Batılı baskılardan korktuklarından dolayı ilan edilmemiş bir şekilde devam ettiklerine işaret ederken Avrupalı ülkeleri hakkındaysa, Avrupalı siyasetin Amerikan siyasetine tabi olması nedeniyle Suriye’nin Avrupalı rölünden bahsetmekle zamanını boşa harcamadığını söyledi.

Suriye ve Rusya arasındaki ilişkilerin 60 yıldan fazla olduğunu, bir ortaklık ilişkisi olduğunu, özellikle de savaştan sonra daha güçlü ve daha güvenilir aldığını söyleyerek Suriye’deki Rus askeri üssünün varlığının sadece terörle mücadele değil uluslararası, siyasi ve askeri denge bulmak için olduğunu vurguladı.

Aşağıda röportajın tam metni..

Gazeteci:

Merhaba, Bu uluslararası şov programı, Yevgeny Primakov sizinle birlikte, bizler burada Şam’dayız ve geçici stüdyodayız. Cumhurbaşkanı Beşşar Esad stüdyo misafiri değil, biz onun misafiriyiz. Sayın Cumhurbaşkanı, resepsiyonunuz ve bize bu röportajı kaydetmemize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Bu zor durumda sizinle birlikte olmaktan ve sizinle görüşmekten mutluluk duyuyoruz.

Başkan Esad:

Hoş geldiniz, bugün sizi bir Rus ulusal kanalı olarak kabul etmekten çok mutluyum.

İlk soru:

Çok teşekkür ederim Sayın Cumhurbaşkanı: Ülkenizle mücadele eden terörle savaş dışında, en önemli sorunun İdlib valiliğinde gerçekleşen ve Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye arasında çatışma riski olduğu açık. Türk kuvvetleri, El Kaide ve diğerlerinin bir kolunu oluşturan terör örgütlerine ait unsurları gördüğümüzü bilerek, muhalefet silahlılarını doğrudan destekliyor, Türk ordusu da Suriye kuvvetlerine yapılan saldırılara doğrudan katılıyor.

Soru: Sizinle Erdoğan arasında, Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerde neler değişti? Erdoğan 2011’den önce sana kardeşim derdi.. Aranızda da bir aile dostluğu vardı .. İşlerin bu raddeye gelene kadar ne değişti?

Başkan Esad:

Asıl sorun, ABD’nin bakış açısından, bölgedeki laik hükümetlerin kendileri için hazırlanan planları artık uygulayamadığına karar verdikleri sırada Amerikan politikasıyla ilgilidir.. Ve burada Amerika Birleşik Devletleri ile müttefik ülkeler hakkında konuşuyorum, kendisine müttefik olmayan Suriye gibi ülkelerden bahsetmiyorum. Bu sistemleri, halkı yönetmek için dini kullanan İhvancılık sistemi ile değiştirmeye karar verdiler. Böylece genel olarak Amerikan ve Batı planları için işler daha kolay hale geldi ve geçiş süreci “Arap Baharı” denilen şeyle başladı. Tabii ki, o zaman var olan tek Müslüman Kardeşler ülkesi, Erdoğan’ın kendisi aracılığıyla Türk devleti ve ihvancı bağlantısıdır. Bu aşamadan önce ilişkilerimiz siyasi ve ekonomik alanlarda iyiydi, hatta güvenlik ve askeri işbirliği bile vardı.

Bizimle Türkiye arasında hiçbir sorun yoktu, onlara karşı hiçbir şey yapmadık .. Onlara karşı hiçbir gücü desteklemedik .. Onların komşu ve kardeş olduklarını zannediyorduk. Fakat Erdoğan’ın ihvancılarla ilişkisi bu kelimelerin hepsinden daha güçlüdür… Kendisi asıl bağlı olduğu yere döndü ve Suriye ile politikasını bu duruma dayanarak kurdu… Yani Müslüman Kardeşler’e olan bağlılığı. İhvancılığın, şiddeti benimseyen ilk grup olduğu ve güç kazanmak için dini kullandığı biliniyor. Şimdi bir soru soracak olursak, Türk askerleri neden Suriye’de ölüyor? Dava nedir? Anlaşmazlık nedir? Dava yok.. Erdoğan bile şimdi Türklere ordusunu Suriye’de savaşmak için neden gönderdiğini söylemeye kadir değildir… Dava tek olduğu için, ihvancı olduğu için, bu Türkiye’nin üstün çıkarları ile ilgisi olmayan, ancak Erdoğan’ın ideolojisi ile ilgisi olan bir ihvancılık meselesidir. Bu nedenle Türk halkına düşen görev sadece bu dava için Suriye’de ölmesidir. Bu yüzden de Türk halkına askerlerinin Suriye’de neden öldürüldüklerini açıklayamıyor.

İkinci soru:

Türkiye ile Suriye arasında kademeli bir bağ kurmak için herhangi bir umut var mı … En azından şimdi ordu ile istihbarat arasında ve gelecekte belki de diplomatik ilişkilerde?

Başkan Esad:

Türk saldırganlığına rağmen, Rus ve Türk yetkililer arasındaki çoklu ve yoğun toplantıları veya son iki yıl içinde Suriyeli ve Türk güvenlik görevlileri arasındaki sınırlı toplantıları dikkate alsak da, ortak hedefimiz olarak biz ve Rusya, Türkiye’yi izledikleri yoldan uzaklaştırmaktı, teröristleri desteklemekten vazgeçirmekti. Doğal yerine döndürmekti. Çünkü bizim için Suriye’de, sizin için de Türkiye, komşu bir ülkedir, komşu ülke ile sağlam ilişkilerinizin olması da doğaldır. Hiçbir başlık altında veya herhangi bir koşulda ilişkilerin kötü olması normal değildir. Sorunuza gelince, mümkün mü? Tabii ki mümkün .. Ama Erdoğan teröristleri desteklediği sürece bu sonuca ulaşamayız.. Terörizmi desteklemekten vazgeçmeliyiz .. O zaman işler geri döner. İki halk arasında düşmanlık olmadığı için.. Düşmanlığın sebebi siyasi olaylar veya özel çıkarlarla ilgili politikalardan kaynaklanır, Suriye vatanı ile Türk vatanı seviyesine gelince, hiçbir anlaşmazlık yoktur, çelişki yoktur, bu yüzden evet, cevap: Bu ilişkilerin normale dönmesi gereklidir.

Üçüncü soru:

Türk halkına mesajınız bu mu? Aranızda hiçbir düşmanlık yoktur? Ben doğru mu anladım?

Cumhurbaşkanı Esad: Tabi.. Biz ona kardeş halk diyorduk. Şimdi de ben Türk halkına soruyorum: Suriye’yle davanız nedir?Bir Türk vatandaşının uğruna ölmesini gerektirecek dava nedir? Suriye’nin savaş esnasında veya savaş öncesinde Türkiye’ye yönelik küçük veya büyük düşmanca tavrı oldu mu? Kesinlikle yoktur.. Bağlarımız vardır. Ortak ailelerimiz vardır. Suriye ile Türkiye arasında günlük çıkar ilişkisi vardır. Türkiye’de Suriye asıllı aileler, Suriye’de de Türk asıllı aileler vardır. Bu aramızdaki bağ tarih boyunca mevcuttur.. Bu yüzden aramızda anlaşmazlıkların olması mantıksızdır.

Dördüncü soru:

Sayın Başkan, bir Devlet Başkanı ile konuştuğumu fark ettim, buna rağmen, sadece insani yönden sormak istiyorum, çünkü bu kişi (Erdoğan) sizinle el sıkıştı, size misafir oldu, onu karşıladınız ve size kardeşim ve dostum diye adlandırdı.. şimdi de kendine bu sözleri söylemeye izin veriyor.. Bunun duygusal olarak sizin üzerinizdeki etkisi nedir?

Başkan Esad:

Birçok ülkeden Müslüman Kardeşler’e ait şahsiyetlerle tanıştım, o Türkiye’den biri.. Mısırlılar vardı .. Filistinli ve diğerleri vardı, herkes aynı şeyi yaptı, Suriye hakkında ya da benimle kişisel ilişki hakkında çok güzel sözler söylüyordu, ama durumlar değiştiğinde karşıt oluyor?? Bunlar Müslüman Kardeşlerdir, politik, sosyal veya dini ahlakları yok. Onlar için din hayır değil şiddettir.. Bu onların prensibi, bu yüzden Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler’e ait olduğu sürece yaptıklarını yapması doğal. Fırsatçılık… açık olmaması… sürekli yalan söyleme… bu onların mizacının bir parçası.

Beşinci soru:

Savaşınız dokuz yıldır sürüyor ve II.Dünya Savaşı’ndan iki kat daha uzun – Büyük Vatanseverlik Savaşının yakında zaferinin yetmiş beşinci yıldönümünü anacağız, ki bu Rusya için çok önemli bir durum. Suriye halkının aldığı güç zafer ve yaşamasını sağlayan nedir? Sır nedir? Bu bir iç güç mü yoksa başka bir şey mi? Yoksa daha iyi silahlarınız mı var?

Başkan Esad:

Özellikle küçük bir ülke olduğumuz için birçok faktör var, ama bizi böyle bir savaşta güçlü kılan faktörler. Birincisi ve bu en önemli şey: ulusal bilinç .. halkın bilinçlendirilmesi .. Suriye halkı arasında gerçekleşmekte olan şey, ülkeye karşı Batı komplolarının sonucu olduğuna dair bir farkındalık olmasaydı, Suriye çok çabuk yok olmaya doğru giderdi. Bu popüler farkındalık farklı yönlerde ulusal birliğe yol açtı. Siyasi tutumlar farklı olabilir … kültürel bağlantılar farklı … sosyal bağlantılar … farklı kesimler … etnik, dini, mezhepsel … ama bu farkındalık onu terörizm karşısında devletle tek bir blok haline getirdi, bu çok önemli bir faktör. İkinci faktör, halkın esas olarak Suriye Arap Ordusu aracılığıyla gördüğümüz efsanevi kabiliyetidir. Normalde, bu fedakarlıkların sadece filmlerde veya romanlarda bulunduğuna inanıyorsunuz. Gerçek şu ki bu fedakarlıklar her savaşta mevcuttu. Ülkeyi koruyan şey budur .. Ordunun fedakarlıklarına ek olarak, halkın kendisi de çok şeyi feda etti .. Çok zor koşullarda yaşıyorlar .. Sürekli bombalama, kuşatma, kötü ekonomik duruma rağmen yine de insanlar anavatanlarına bağlı kalıyorlar. Üçüncü faktör, ülkenin uyumunda önemli rol oynayan kamu sektörüdür. Bu nedenle, en kötü koşullarda, vatandaşların maaşları, okulları ve günlük hizmetleri devam etti ve hayatı sürdürmek için az da olsa hizmetler sağlandı. Bu faktörlere ek olarak dostlarımızın Rusya ve İran’ın bizimle birlikte durmasıdır. Bizimle birlikte politik, askeri ve ekonomik olarak durdular. Tüm bu faktörlerle birlikte Suriye’nin bugüne kadar hayatta kalmasına yardımcı oldu.

Altıncı soru:

İtirazınız yoksa, daha fazla ayrıntı için bu faktörlerin üzerinde durmak istiyorum, Suriye toplumunun benzersizliğinden başlamak istiyorum. Kültürel çeşitliliği hakkında şimdi bahsettiğiniz şey… Aşırıcı teröristler Suriye’nin bu özelliğine karşı aşırıcı istekler ve ideolojiler talep etmekle çok güçlü bir darbe indirdiler. Dün eski Şam kentindeydik, halifeliğin siyah bayrağının Şam’da nasıl dalgalanacağını hayal edemedik… sadece terörle hayal edilebilecek bir şey. Çok kültürlü, hoşgörülü, laik bir devlet vb. olarak Suriye kendini yeniden inşa etmek için ne ölçüde hazır?

Başkan Esad:

Söylediklerim bir tür abartı gibi görünebilir, ancak doğal olarak gerçek kelimeler konuşuyorum ve abartmayı sevmiyorum… Gerçek şu ki, Suriye toplumu bugün, uyum ve çeşitli bileşenleri ve bileşenleri arasındaki sosyal entegrasyon açısından savaş öncesinden daha iyidir… Basit bir sebeple, o da herhangi bir toplum için çok önemli bir derstir: Aşırıcılığın yıkıcı olduğu dersi, aşırılığın yok olması ve diğerini kabul etmemenin tehlikeli olması, sonuç olarak bu bileşenlerin birbirine yaklaşmaya başlamasıydı. Eski şehre veya Suriye’nin herhangi bir yerine, devlet kontrolündeki bölgelere giderseniz, bu sorunu hiç görmeyeceksiniz… Aksine, eskisinden daha iyi. Sorun, devletin kontrolü dışında kalan bölgelerde, bu yüzden bu özel nokta .. Suriye’deki savaşın mezhepler arasında bir savaş olduğunu gösteren Batı rivayetinden bağımsız olarak, ben bu konuda endişelenmiyorum, çünkü mezhepler arasındaki savaş, bir bölgeye geleceğiniz zaman o bölgede sadece bir renk göreceğiniz anlamına geliyor. Başka bir bölgede başka bir renk, başka bir yerde üçüncü ve dördüncü bir renk olacak.. Bunlar doğru değil, devletin bölgelerinde istisnasız Suriye’nin tüm renklerini göreceksiniz. Sadece teröristlerin bölgelerinde bir renk değil, aşırılıkçı rengi olan bir rengin bir parçasını arıyorlardı… En şiddetli aşırılık onlarla birlikte yaşayabilirdi. Birçok ahali bile terörist bölgelerinden ülkenin bölgelerine kaçtı. Bu yüzden bu nokta hakkında tamamen endişelenmiyorum, ancak zorluk teröristlerin işgal ettiği bölgelerde olacak.

Yedinci soru:
Burada af olasılığı hakkında bir soru ortaya çıkıyor. Teröristler ve aşırılık yanlıları tarafından aldatılmış birçok insan var.. propaganda ile aldatıldılar… bazıları suç işledi, diğer bazıları korkunç eylemlerde bulunan silahlı grupların üyeleriydi.. ama silah taşımayan ya da silah almayan ve insan öldürmeyenler var. Hükümetin onlarla iletişim kurmasının temeli nedir? Affedildikleri veya affedilmedikleri tavizler bulmak mümkün müdür? Bu çok önemli bir etik sorudur. Ahlaki tarafa ek olarak, statülerinin nasıl ayarlanacağı ve topluma ve belki de orduya nasıl entegre edileceklerine dair yasal yönler var mı?

Başkan Esad:

Bu savaş türünde af, iç politikanın temel unsurlarından biri olmalıdır. Yapılan hatalar için bir af yoksa istikrarı geri getiremeyiz. Savaşın ilk yıllarından beri uyguladıklarımız da bunlardır… Zaman zaman yasal af kararları vermeye başladığımızda, ulusal çıkarlara zararlı bir eylemde bulunanların hepsi affedildi. Silahlıların bulunduğu alanlarda uzlaşma dediğimiz şeyi yaptık ve bu nedenle yasal olarak “durumu çözümlemek” olarak adlandırılan şeyi yaptık. Kim silah taşıdıysa, silahını teslim eder ve devlet, devletin otoritesi ve hukukun üstünlüğü altında normal yaşama dönmesi şartıyla onu affeder. Çok başarılı olan bu süreç, birçok alana istikrarı geri kazandırdı… ve bu politikayı sürdürüyoruz. Affedilemeyecek çok sınırlı vakalar var… katliam işlemiş olan insanlar… çoğu terörist lider olan, önceden belirlenmiş ve kararlı bir şekilde çok sayıda insanı öldürdüler. Genel duruma gelince, bu insanların çoğunun devlete geri dönmek istediğine inanıyorum, çünkü bugün gördüğümüz şey, eline silah alanların büyük bir kısmı bunu yapmaya zorlandıkları… ya eline silah alırsın ya da ölürsün, başka seçenekleri yoktu. Mutlaka aşırılık yanlısı olacak değildir, terörist geçmişi de yoktur, sıradan bir insandır, ancak silah taşımak zorunda kaldı. Aynı nedenden ötürü teröristlerin lehine çalışan veya politik olabilecek pozisyonlar almak zorunda olan insanlar da var.. Bu gerçeği biliyoruz, bu yüzden bunların çoğunun devletle olduğunu ve onlarla işbirliği yapıp iletişim kurduklarını düşünüyorum. Bu yüzden size tamamen katılıyorum, affetmek gerekiyor ve yeni alanları özgürleştirdiğimiz sürece, Suriye içindeki veya dışındaki Suriyelilerin çoğunu anavatanlarına dönmek için geri getirmek istediğimiz sürece bu sürece devam etmeliyiz.

Sekizinci soru:

Şimdi devletin yeniden inşası hakkında konuşacağız, ama devlet her zaman halktır… teröristlerden bahsettiğimizde de … onları silahlarından vazgeçmeye zorladığımız ya da ayrılmaya ve doğru yola dönmeye ikna ettiğimiz de. Karşı tarafta, adalet algısı olan insanlar da var… güvenlik veya polis güçlerinden olsun… iletişim sürecini yürütmesi ve diğer tarafta terörist olanların koşullarını yerine getirmesi gereken devletteki erkeklerle kesinlikle konuşuyorsunuz. Kızgın olabilirler ve kabul etmekte zorlanabilirler. Örneğin, silahını bana doğrultan bu adamı görürsem, şimdi benimle aynı sokakta yaşıyor ve satın aldığım aynı fırından ekmek satın alıyor… Nasıl davranacağım? Böyle bir af veya affı her zaman kabul etmeye hazır olmayan taraftarlara ne diyorsunuz?

Başkan Esad:

Savaşın başlangıcında bu durumu görüyorduk. İlk af kararnamesini çıkardığımda, sadece ülkede değil, dışında da birçok Suriyelinin kızgınlığı olduğunu hatırlıyorum… terörizm nedeniyle ailesinin bir üyesini kaybetmiş olan bir kişi .. İlk başta ona, istikrarı sağlamak için af getireceğimizi söylemek kolay değildi. Ama bu sadece ilk aylarda oldu. Bugün, devletin taraftarlarından en az birine ve onun için çalışan herkese sorduğumda, bu şey onlar için normal çünkü sonuçlarını gördüler. Aksine, genellikle bir af ve çözüm talep ederler ve bu da yardımcı olur. Dolayısıyla bu noktada artık görüş yok, çünkü yerdeki gerçekler bu şeyin Suriye için doğru ve sağlıklı olduğunu kanıtladı.

Dokuzuncu soru:

Saha durumu ile ilgili olarak, bu yeri veya o yeri kimin kontrol ettiğini konuşmayacağım. Saha koşulları sürekli değişiyor. bu, ordunun meselesi. Ancak şimdi ülkenin İdlib ilinin güneyinde geniş alanları kurtardığı açıktır. Diğer bölgelerde, Doğu Guta, Deyrezzor ve ondan önce kurtarılan diğer alanlarda olduğu gibi barışçıl hayatın geri döneceği yerler. Devlet kurtarılmış alanlara girdiğinde ne yapar? Nereden başlıyor? Huzurlu bir yaşamı restore etmenin en önemli yönü nedir?

Başkan Esad:

Girdiğiniz birçok alanda, muhtemelen teröristler girdiğinde çıkan sivillerden de yoksundur. Yaptığımız ilk şey, bu alanlardaki insanların geri dönebilmesi için altyapıyı geri getirmektir. İhtiyaç duydukları ilk şey elektrik, su, yollar ve diğer hizmetler, polis ile belediyelerin geri dönüşü … yani hizmet veren herkes. Bu ilk zorluk. Daha az önemli olmayan ikinci zorluk, alt yapı mevcutsa ve çocuklarımı okula gönderemezsem, çocuklarını karşılamaya hazır olacak şekilde okulları yeniden inşa etmektir, ne yapmalıyım?! Bu alana geri dönemem. Okullar ve sağlık hizmetleri, bu iki eksen teröristlerin çıkışından ve güvenliğin geri dönüşünden sonra temeldir. Tabii ki, daha sonra söylediğim gibi, çeşitli eylemlerde teröristlerle kimlerin karıştığını görmek için insanlarla iletişim kuruyoruz ve normal yaşamın bu şehre dönebilmesi için uzlaşma veya durumların düzeltilmesine gidiyoruz.

10. Soru

Bu işte çıkan zorluklar nedir? Yeniden yapılanma sürecini engellemeye çalışan yatan hücreleri var mı? Önünüzde çıkan zorluklar nedir?

Başkan Esad:

Barış eylemlerinin başarılı olduğunu söylediğimde, başarının% 100 olduğu anlamına gelmez, mükemmel bir şey yoktur. Bunlardan bazılarında aşırı ideolojisi ve terörist eğilimler kalıyor.. ve onlar başka yerlerde mevcut aşırı gruplarla işbirliğini sürdürüp terör eylemleri gerçekleştiriyor. Geçen haftalarda, arabaya yüklü el yapımı patlayıcıların kullanıldığı farklı yerlerde birkaç bombalı eylemler vardı.. ve bunun sonucuda şehitler düştü. Fakat bu, barış girişimlerini durdurmak demek değildir o terör hücrelerini kovalayıp yakalamaktır ve son dönemde bu bağlamda başarılarımız oldu, çok sayıda hücler yakalandı. Fakat diğerler hala kalıyor. Bazen bir hücrenin yaptığı operasyonlar tam bir örgüt tarafından yapıldığı zanediliyor ancak bu zorluk devam edecek, çünkü Suriye’de terörizm hala mevcut ve yurtdışından terörizme destek hala büyük, silah ve parayla. Bu yatan hücrelerin öngörülebilir bir sürede ortadan kaldırılmasını beklemeyeceğiz, hücreleri ortadan kaldıracağız ve Suriye’de normale dönene kadar diğer hücreler orada görünecek.

11. soru:

Sayın Cumhurbaşkanı .. İki ay içinde – yanılmıyorsam – ülke bu zor koşullarda parlamento seçimlerini yapacak .. Bu ne kadar zor olacak? Yoksa planlandığı gibi yapılacak mı, hiçbir şey onu durduramayacak veya engelleyemeyecek mi?

Başkan Esad:

Bir anayasa var, biz anayasaya tabi bir devletiz. Batı tehditlerine boyun eğmeyiz, Batı arzularına boyun eğmeyiz, anayasadan başka bir etkenin altında da kalmayız. Bu nedenle, birkaç kez, anayasal, cumhurbaşkanlığı veya parlamento haklarının ertelenmesi önerildi, savaş sırasında da reddettik… yaklaşan parlamento seçimleri birkaç ay içinde olacak ve herhangi bir şeyden bağımsız olarak belirtilen tarihler içerisinde yürüyeceğiz.

12. soru:

İç durumdan bahsettik, şimdi dış çevre hakkında konuşalım. 2011’den bu yana Suriye Arap Cumhuriyeti, yalnızca Amerikalılar ve Avrupalılar tarafından değil, aynı zamanda – beklenen Arap Camiası ve ülkeleri de dahil olmak üzere üye devletler tarafından da kesin olarak tecrit edilmiş durumda. Körfez ülkeleri de dahil. Birleşik Arap Emirlikleri büyükelçiliğinin tekrar açıldığını biliyoruz. Umman da büyükelçiliğini kapatmadı ve faaliyetlerine devam etti. Arap dünyasında olumlu bir değişiklik olduğunu veya durumun hala aynı olduğunu ve izolasyonun devam ettiğini görüyor musunuz? Avrupa Birliği’ne bakış açınız nedir? Amerikalılar hakkında soru sormayacağım, onlar hakkında neredeyse her şey maalesef çok açık.

Başkan Esad:

Arap ülkelerinin çoğu Suriye ile ilişkilerini korudu, ancak baskı korkusu nedeniyle ilan edilmeyen bir şekilde. Bu ülkeler Suriye’ye desteklerini ve teröristlere karşı kazandığımız zafer için umutlarını dile getiriyorlardı. Ancak Batı baskısı, özellikle ABD, uzak durmaları ve Suriye’de, özellikle Körfez ülkelerinde, büyükelçiliklerini açmamaları için bu ülkeler üzerinde ağırdı. Avrupa’ya gelince, durum tamamen farklı… Aslında on yıldan fazla bir süredir Avrupa’dayız, bu savaştan önce bile küresel siyasi sahnede yoktu. Avrupa 2003’ten beri mevcut değil. Amerika Irak’a girmesinden sonra, Avrupa tamamen Amerikan devletine teslim oldu ve Amerikan hükümeti tarafından kendisine tahsis edilen şeyin sadece bir uygulayıcısı oldu. Bizimle iletişime geçip geçmediklerine bakılmaksızın, sonuç aynı.. Büyükelçilikleri açsınlar ya da açmasınlar, bu sözlerin hiç bir değeri yok, çünkü çoğu Avrupa ülkesinden bir dizi güvenlik görevlisi ile görüştük ve objektif konuştular, ancak geçiş yapamıyorlar ve bazıları açıkçası bize, yapamadıklarını söyledi… Politikacılarımız, Avrupa politikasının Amerikan politikasına olan bağlantısı nedeniyle politikalarını değiştiremiyorlar. Kendileri ağaca çıktılar ve artık ağaçtan inemiyorlar, bu kadar basit. Bu yüzden zamanımızı Avrupa rolü ve Avrupa politikası hakkında konuşarak harcamıyoruz. Efendi, Amerikan efendisidir, Amerikalı hakkında konuşabiliriz, buda otomatik olarak Avrupalılar demektir. Ancak sorunuza cevaben, evet, bir değişiklik var, bu savaşın bu ülkelerin veya bazı sömürge ülkelerinin istediklerine ulaşmadığına ve bedeli Suriye halkının ödediği, bedeli istikrarın ödediği ve şu anda da bedeli Avrupalıların ödediği yönünde açık kanaatler var… Avrupa’daki mülteciler sorunu büyük bir sorundur, ancak öngörülebilir gelecekte değişmeyeceklerdir. Bu benim kanaatim.

13. soru:

Türkiye, şu anda Erdoğan’ın yaptığı gibi Avrupa’ya yerlerinden edilmiş insanlarla şantaj yapıyor.

Başkan Esad:

Türkiye şimdi Avrupa’ya şantaj türüyle 2. bir mülteci grubunu Avrupa’ya göndermeye başladı. Erdoğan daha önce mülteci yollamakla tehdit etti, dün de mülteci hareketinin Avrupa’ya başlamasıyla ilgili çeşitli medya kuruluşlarında dolaşan videolar vardı.

14. soru:

Yanıtlarınızdan birinde, Rusya ile olan ilişkiye değindiniz ve bunun bir ortaklık ilişkisi olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu ilişki, Rusya’nın Ortadoğu’daki ve dünyanın diğer bölgelerindeki varlığını sınırladığı zor yıllardan geçti. Birçoğu bunu ihanet olarak gördü, Rusya’nın eski müttefiklerine ve ortaklarına sırtını döndüğünü var saydı. Savaşın dokuz yılında doğal olarak güçlenen bu ilişkileri nasıl tarif edersiniz? Rus dilinde söylendiği gibi, “kötü dil” olan Avrupalılar ve Amerikalılar da dahil olmak üzere, daha önce bahsettiğimiz rakiplerimiz, Suriye’nin Rusya’nın kontrolü altında olduğunu iddia ediyor. Bu gerçekten doğru mu? Bizim açımızdan, bu ilişkiyi bir ittifak ortaklığı olarak görüyoruz.

Başkan Esad:

Bizimle aranızdaki ilişki şu an altmış yılı aşmış durumda, ki bu kısa bir süre değil. Birkaç nesil hakkında konuşuyorum, bu yüzden birbirimizi yakından tanıyoruz ve bu ilişkinin yaşadığı farklı deneyimler var. 1990’lar da dahil olmak üzere tüm bu koşullar, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, bizimle Rusya arasındaki ilişki karşılıklı bir saygı ilişkisiydi, yani bu savaşta bile Rusya’nın bize kendi fikrini empoze etmeye çalıştığını hissetmedik. Bize her zaman saygılı davrandılar ve aynı fikirde olmadığımızda bile Suriye hükümetinin görüşlerine saygı duydular. Bu geçtiğimiz yıllarda değişmeyen genel bir kuraldır. Rus gelenekleri, adetleri ve kavramları ile ilgilidir. Dolayısıyla ikili ilişkiler düzeyinde, Suriye ve Rusya arasındaki ilişki, özellikle savaştan sonra, nitelikli bir ortaklık ilişkisidir… bu ortaklık daha güçlü ve daha güvenilir hale geldi. Ancak Rusya ile olan ilişkimize, Rusya’nın uluslararası rolü olan konuya bakmak istiyorsak, durum farklıdır. Bugün, dünyadaki birçok küçük ve hatta orta ölçekli ülkeler Rusya’ya bakıyor ve büyük ölçüde Rus rolüne dayanıyor çünkü Rusya’nın bugünkü görevi uluslararası dengeyi uluslararası sahneye taşımaktır.. Suriye’deki Rus askeri üssünün varlığı, yalnızca teröristlerle savaşmakla kalmayıp, Rusya’nın rolünü geri kazanması için Güvenlik Konseyi’nde uluslararası bir siyasi denge ve çeşitli bölgelerde askeri denge bulmayı amaçlıyor. Bu rolün kazanılması tüm ülkelere hizmet ediyor.. Suriye ve diğer küçük ve orta büyüklükteki ülkeler dediğim gibi, bu ilişkiye baktığımız iki yön var, ikili düzeyde bir ortaklık ilişkisi ve geldikten sonra şimdi gördüğümüz gibi yükselen bir durumda kalacağımızı umduğumuz bu uluslararası role dayanan bir ilişki .Cumhurbaşkanı Putin’in 2000 yılında cumhurbaşkanlığına gelmesi ve Rusya’nın konumunu yeniden kazanmasıyla aldı.

15. soru:

Şimdi siyasi ve askeri destekten bahsediyoruz, ekonomi ne olacak? Suriye’nin yeniden yapılanması konusuna dönersek, yeniden yapılanmaya yardım eden büyük Rus ya da Rus olmayan projeler var mı? Suriye ekonomisine yatırım yapmaya hazır bir taraf var mı? Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa adına yaptırımlardan veya siyasi sorunlardan korkmuyorlar mı? Örneğin Halep’te ürünlerini tüm Orta Doğu’ya veren harika bir ilaç endüstrisi vardı ve siz bir doktor olarak bunu biliyorsunuz .. İlaç alanında veya diğer alanlarda endüstriyel üretim için fikirler var mı? Petrolün şu anda devletin kontrolü dışında olduğu ve Atlantik Okyanusu’nun arkasından gelen ve petrolü koruduğunu iddia eden üslerini oluşturan taraflarca kontrol edildiği göz önüne alındığında, kaynak eksikliği bu ekonomik projeleri ne ölçüde etkileyecek?

Başkan Esad:

Suriye’de altyapıyı 1970’lerde ve 1980’lerde inşa ettiğimizde, Suriye altyapısı Suriye fonları ve Suriye yetenekleri ile inşa edildiğinde, o zamanlar petrolümüz yoktu. Öyleyse potansiyele sahibiz ve kaynak sağlayabiliriz. Aynı zamanda, Suriye içinde çok sayıda, şu anda da çoğu Suriye dışında olan ve kesinlikle bu sürece katk

ıda bulunacak birçok Suriyeli mallar var. Ancak 2018’den beri Suriye dışındaki büyük şirketlerin Arap ve Arap olmayanların yeniden yapılanma sürecine katkıda bulunmaları yönünde büyük bir istek var. Olan şey Amerikanın bireylere ve şirketlere yönelik baskılarının ve tehditlerinin büyük olması ve bu durumun bir dizi şirketi korkutmasıydı. Bu Rus şirketleri için de geçerlidir.. Suriye’ye yatırım yapmak isteyen bir dizi Rus şirketi herhangi bir adım atmaktan korkuyor.. Çinli şirketler de aynı çerçevede.. Ancak her şeyin bir çözümü var, son zamanlarda yaşanan bazı büyük ve uluslararası şirketler, bu yaptırımlardan kaçınarak çeşitli yollarla Suriye’ye gelmeye başladılar. Yaptırımlara maruz kalmadan bu şirketlerin girme olasılığı varsa. Tabii ki, bu yöntemlerin ve araçların ne olduğu hakkında konuşamayız, ancak şimdi yurtdışından yatırımın geri dönüşünün başlangıcını görmeye başlıyoruz .. Yavaş olduğu doğrudur, ama bence iyi bir başlangıç, ya da başladığımız rekonstrüksiyon süreci için umut verici bir başlangıç ki bazı bölgelerde başladık. Genişlediğinde de daha fazla şirket ve yatırım olmalıdır.

16. soru:

Yatırımcılar için öncelikli ve en cazip olarak değerlendirebileceğiniz alanlar nelerdir?

Başkan Esad:

Tabii ki, en önemli şey yıkılan banliyölerin yeniden inşası. Sanırım yatırım şirketleri için bu şeyin bir önceliği olacak ve şirketler tarafından bize sunulan arzularda gördüğümüz şey bu. Bu alan kesinlikle kazançlıdır. Ama Suriye’de petrol ve gaz alanı olan başka bir alan daha var … aynı zamanda kazançlı bir alan. Şimdi, son birkaç yıldır Suriye’de faaliyete geçen ve üretime başlayan, şu anda üretimi artırmayı planlayan bir dizi Rus şirketi var. Bu alandaki genişlemenin önündeki en büyük engel, petrol kuyularının Suriye’de bulunduğu en önemli yerler olan teröristlerin ve Amerikalıların işgali altında olmasıdır. Elbette Amerikalı bunu biliyor, bu yüzden petrol kuyularının işgali yoluyla yeniden yapılanma sürecini engellemek istiyor. Dolayısıyla bu iki alan en önemlisidir ve elbette herhangi bir toplumun ihtiyaç duyduğu birçok alan vardır, ancak bu şirketlere daha az önem verebilir.

17. soru:

Bildiğimiz gibi, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin yabancı bankalardaki fonlarının dondurulmasından kaynaklanan büyük bir sorun var ve bu nedenle bazı sözleşmeleri finanse etmek zor mu?

Başkan Esad:

Doğru. Bu kelimenin tam anlamıyla bir hırsızlık sürecidir.. Ama para çalınırsa, bu bir ülke ve toplum olarak onu üretmeyi bıraktığımız anlamına gelmez. Yeteneklerimiz var ve dokuz yıllık savaşta hayatta kalabilmemizin nedenlerinden biri de bu. Bu yüzden yeteneğimiz var ve savaşın tamamen durup durmadığını biliyorlar, çünkü Suriye toplumu kuvvetler ayakta durup güçlenebiliyor ve ekonomik alanda savaştan daha güçlü olacak. Bu nedenle, dış ve iç şirketleri tehdit etmeye başvurdular – yani, eğer bir Suriye vatandaşı olarak Suriye’ye yatırım yapmak istersem, yaptırımlara maruz kalacağım – petrol ithalatının Suriye’ye ulaşmasını da önlemek. Daha da önemlisi, şirketlerin Suriye’ye gelmesini korkutuyor. Bu üç faktör ortadan kalkarsa, ülkeyi yeniden inşa etmekte sorunumuz yok. Suriye’de, insan ve malzemede güçlü kaynaklarımız var ve bize yardımcı olacak Rusya ve İran gibi sadık dostlarımız da var.

18. soru:

Sayın Başkan, Genel olarak İdlib hakkında konuştuk ve Amerikalılar tarafından kontrol edilen Fırat’ın arkasındaki petrol sahaları konusuna değindik. Şam’da her 4 saatte bir elektriğin kesildiğini ve enerji santrallerinin çoğunlukla petrol türevleri üzerinde çalıştığını biliyoruz. Petrol ve petrol türevlerinin kontrolü olan bu konu Suriye ekonomisi için belirleyici bir faktördür. Fırat’ın doğusundaki alanların kontrolünü yeniden ele geçirme planınız var mı? Bu yönde nasıl yürüyeceksiniz?

Başkan Esad:

Askeri açıdan, öncelik şimdi İdlib için, bu yüzden Erdoğan’ın tüm gücünü oraya akıttığını, tabii ki bu Amerikalıların yönlendirmesiyle bundan şüphe yok, çünkü İdlib’in kurtarılması demek, doğu bölgelerini kurtarmaya gittiğimiz anlamına geliyor. Askeri açıdan İdlib’in onlar için gelişmiş bir karakol olduğunu bir kereden fazla söyledim, bu yüzden tüm güçlerini doğuya gitmememiz için İdlib’deki kurtarılmasını engellemek için koydular. Ancak buna paralel olarak, eğer doğu bölgesinde bir savaş başlatmamış olsaydık, vatandaşlarla iletişim halindeyiz ve Amerikan işgaline karşı normal ve Amerikalılar için çalışan gruplara karşı ahaliden büyük bir kızgınlık ve öfke var..
Bence bu öfke giderek artacak ve işgalcilere karşı direniş operasyonları başlayacak. Herhangi bir işgalci güce karşı atılan her türlü eylemi desteklemek devletin ulusal ve anayasal görevidir. Zannediyorum ki kendileriyle birlikte duran bir kitleye sahip olmadıkları zaman, yani Amerikalılarla, daha ziyade Amerikan işgaline karşı duran bir kitle olduğu zaman, durma imkanı da kalmayacağına inanıyorum; ne petrol uğruna, ne “IŞİD” ve “Nusra” gibi teröristleri desteklemek uğruna, ne de başka bir sebeple. Aynı şey, elbette, Suriye topraklarının kuzey kesimini işgal eden Türkleri de unutmayalım, eğer siyasi müzakere ile çıkmazsa, o zaman kuvvetle çıkmak zorunda kalacak. Bunu da yapacağız. Bu aynı zamanda Suriyeliler olarak bizim için ulusal bir görevdir.

19. soru:

Ülkenin doğusunda ve kuzeydoğusunda yaşayan, Amerikalılar ve Türklerden, özellikle de Türklerden memnun olmayacak Kürtler hakkında konuşursak, bu zor konuya gelmemiz iyi, aralarında eski bir düşmanlık var Şam’ın da ayrılıkçı olmaları açısından onlarla ilişkisi de zor. Bir noktada Amerika Birleşik Devletlerinin yanında durarak müttefiki oldular. Buradaki soru Suriye Arap Cumhuriyeti’nin yeniden birleşmesi ve topraklarının yasal sınırları içinde yeniden bütünleşmesi ile ilgilidir. Kürtlerle ilgili politikanızı nasıl oluşturacaksınız? Şam’ın onları neredeyse ihanetle suçladığını bilerek Amerikalılarla bir anlaşma imzaladılar. Bunun için bir planınız var mı? Bunları entegre etmenin bedeli nedir? Kürtlere ne sunabilirsiniz? Onlara sunulamayacak şey nedir?

Başkan Esad:

Suriye’nin kuzey bölgesinde bulunan Kürt siyasi gruplarıyla iletişim halindeyiz, fakat sorun şu ki, bu grupların hepsi olmasa da bir kısmı Amerikan otoritesi altında faaliyet gösteriyor. Biz Kürtler demiyoruz, çünkü Kürtlerin büyük bir kısmı Suriye ulusal gruplarından ya da devletle birlikte duran gruplardan geliyor, ama bu grupların sesi yok. Bölgeyi kontrol edenler Amerikalılarla çalışan küçük gruplardır.
Bazen “Kürt meselesi” olarak adlandırdıkları şeye gelince, basit bir nedenden ötürü Suriye’de Kürt meselesi diye bir şey yoktur. Tarihsel olarak Suriye’de yaşamış Kürtler var, ancak kuzeye gelen gruplar geçtiğimiz yüzyılda sadece Türkiye’nin baskısı nedeniyle geldi ve biz onları Suriye’de ağırladık. Kürtler, Ermeniler ve daha başka muhtelif gruplar Suriye’ye geldi.. Sorun da yoktu. Mesela Suriye-Ermeni sorunu yok ve Suriye’de büyük bir çeşitlilik var. Onlarla bir sorunumuz yok, o zaman Kürtlerle olan sorun neden?! Sorun, birkaç yıl önce, özellikle 1980’lerin başında ayrılıkçı teklifler sunmaya başlayan gruplarla ilgili. Ancak Türk devleti, çeşitli aşamalarda Türkiye’deki Kürtleri bastırıp öldürdüğü zaman, biz onlarla birlikte durduk, eğer bir dava olarak adlandırıyorlarsa bizler davalarına karşı çıkmadık.

Suriye’de vatandaşlık aldılar. Aslen kendileri Suriyeli değillerdi. Kürt meselesi hakkında hep olumlu davrandık. “Kürt meselesi” olarak adlandırılan şey yanlış bir başlık, sahte ve naylon bir başlık.
Şu anda sorun Amerikalı ile işbirliği. Amerikalılar işgalci.. Topraklarımızı işgal etti ve Amerikalı, Suriye petrolünü çalan bir hırsız. Yasayı koruyanlarla yasayı ihlal edenler arasında tam ortada olamazsınız. Polisle hırsızla aynı anda olamazsın… ya polisle ya da hırsızla. Bu da imkansız. Binlerce kez buluşsak da herhangi bir diyalog içinde onlarla bir sonuca ulaşamayız, bu ulusal bir konum, Amerikalıya karşı olmak, işgalciye ve Türklere karşı olmak, çünkü yine işgalci.. Türkiyeli işgalci Amerikalı da işgalci. Bu bizim basitçe olan talebimiz, ulusal bir tutum, özel bir şeyimiz yok, hükümet olarak bizler anayasadan ve ulusal çıkarlarımızdan sorumluyuz ve tüm Suriye halkı kendilerinden işgale karşı olmalarından başka bir şey istemiyor. Başka bir isteğin varsa, muhtelif başka taleplerin varsa ki tüm Suriye halkının farklı talepleri vardır.. Bir sonuca nasıl ulaşabiliriz? Diyalogla, diyaloğa oturduğumuzda da anayasayı değiştirip değiştirmemeyi belirliyoruz? Anayasayı değiştirmeli miyiz? Başka prosedürleri değiştiriyor muyuz? Bu mümkün.. Bu bir Suriye-Suriye diyaloğudur, ancak Suriye’de hükümet anayasaya hakim değildir. Anayasaya hakim olan halktır ve anayasayı değiştiren de odur.

20 soru:

Röportajın başında bahsettiğimiz İdlib’de neler olduğunu düşünürsek, Türkiye’nin de Kürtlerin ana hasımlarından biri olduğunu düşünürsek, bu zeminden hareketle Kürtlerle uzlaşma fikri sizi çekiyor mu? İsterseniz bu soruya cevap veremeyebilirsiniz.

Başkan Esad:

Aksine, bu mantıklı bir sorudur, ancak Türk işgaline karşı olduklarını söyleyen ve kendileriyle savaşacaklarını belirten bu Kürt grupları, Türkler girdiğinde tek bir mermi dahi sıkmadı, neden? Çünkü, Türklerin nereye gireceğini Amerikalı belirledi.. ulaşacağı bölgenin sınırlarını kendisi belirledi.. bu grupların nereye çıkacağını da. İfadeler üzerinde mi anlaşıyoruz yoksa eylemler üzerinde mi? Bizler eylemler üzerinde anlaşmak istiyoruz. Beyanlarda Türklere karşı olduklarını kendileri söylediler, ama şimdi ona karşı hiçbir şey yapmıyorlar. Tarafsızlar, Amerikalıya ve Türklere ayak uyduruyorlar. Sadece bizler Suriye hükümeti olarak ve diğer Suriye halkının diğer kesitleri olarak her gün Türklerle savaşıyor ve şehitler veriyor. Ama bunun dışında size katılıyorum.. Eğer Türklere karşı sizinle aynı fikirde olacaklarını söyleseler, onlara hazır olduğumuzu söyleyeceğim, birlikte savaşmak ve topraklarımızı savunmak için savaşçılarınızı gönderin.

21. soru:

Bu bölgede, Suriye Arap Cumhuriyeti’ne kendisini hatırlatan çok eski bir düşmanı daha var: İsrail ya da adlandırdığınız gibi Siyonist varlık. ABD Başkanı Donald Trump’ın bize verdiği büyük “yüzyılın anlaşması”nı nasıl görüyorsunuz? Nereye ulaştıracak bizi? Cevabınızı hiçbir şekilde etkilemek istemiyorum, ancak sadece Rusya’da tartışılan şeyden bahsetmek istiyorum, anlaşmanın Filistin sorununa bir çözüm olarak nihai bir çıkmaz olduğunu söylüyorum.

Başkan Esad:

Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerimiz 1974’te Nixon günlerinde geri döndü ve o zamandan beri çok sayıda ABD hükümet yetkilisi, cumhurbaşkanı ve Kongre üyeleriyle bir araya geldik ve bir şey öğrendik: Bir Amerikalı politikacının yaptığı her şey öncelikle yaklaşan seçimlerle ilgili kişisel çıkarlarına hizmet etmek.. Amerika’nın büyük çıkarlarını düşünmüyor, dünyanın istikrarını düşünmüyor, uluslararası hukuku düşünmüyor, insanların haklarını düşünmüyor. Bu konu siyasetlerinde mevcut değildir. Sadece seçimlerini düşünüyorlar, başka bir şey değil. Yüzyılın anlaşmasına gelince, bu teklif şu anda sadece yaklaşan Amerikan seçimleri için sunuldu… cumhurbaşkanlığı seçimleri bu yılın sonunda. Dolayısıyla bu fikrin bir anlamı yoktur.. fikir boştur… fikir, eğer uygulanırsa, zararlı değildir, daha ziyade Orta Doğu bölgesine ve doksanlı yılların başında başlayan barış sürecine zarar verir. Ama fikirleri ne zaman başarılı olacak? ne zaman başarısız olacak? Bu bölgedeki insanlar kabul ederse başarılı olacaktır. Tüm partizanlara, resmi ve popüler ifadelere ve sosyal medyaya geri dönerseniz, Amerika ile müttefik ülkeler ve hükümetler, “İsrail” ile ilişkisi olan ülkeler ve hükümetler de dahil olmak üzere bu planın tamamen reddedilmesi yönündedir. Öyleyse onun ölü bir bebek olduğunu söyleyebiliriz… ölü olarak doğan bir plan. Trump, yaklaşan seçimlerinde bundan yararlanabiliyor, özellikle ABD’deki İsrail yanlısı lobiyi tatmin etmek için, ancak bu seçimlerden sonra, bir sonraki seçimlere kadar yüzyılın anlaşmasını duymayabiliriz.

22. soru:
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan, son bir sorum daha var, belki daha duygusal bir sorum var, bu dokuz yıl sizin için psikolojik olarak ne kadar zor oldu? Aileniz için ne ölçüde zor oldu?.. Karınız Suriye’de çocuklara ve yaralılara çok şey sunan ve normal yaşamı geri kazandıracak en büyük hayır kurumlarından birini kurup işletiyor.. Burada ne kadar utanç verici sorular sorabileceğimin farkındayım ve bunun için özür dilerim? Ancak olanlardan dolayı aileniz içerisinde ne kadar zor durumda kaldınız? Son dokuz yıl içinde neler yaptığınızı gözden geçirdiğinizde… kendinize bazı konularda ne yapılması gerektiğini ya da bu konuda bir hata olduğunu ve bir başka açıdan… daha fazlasının yapılması gerektiğini mi söylüyorsunuz?

Başkan Esad:

Bu sorunun iki yönü var, resmi bir tarafı var, bu savaşı resmi web sitemden veya resmi olarak konumumdan düşündüğümde ve kişisel tarafı var.
Birincisi: Resmi web sitesine gelince, böyle bir durumda ilk düşündüğünüz şey vatanı korumaktır .. Bu, devlette bir görevli olarak görevinizdir. Burada, Rusya’daki Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın mirası olarak yaşadıklarınız örnek olarak alabiliriz… Her ülkede olduğu gibi Almanya ile ilişkileriniz iyiydi. anlaşmalar, ilişkiler ve toplantılar yapıldı ve her şey normaldi. Almanya’ya karşı hiçbir şey yapmadınız, ancak Naziler Rusya’ya saldırdı ve yaklaşık 26 milyon şehit verdiniz, belki de daha fazlası, ama ülkenizi savunmaktan başka bir seçenek var mıydı? Hayır, bu tek seçenektir. O zaman Rus liderliğinin aldığı karar doğrudur ve Rus halkı onun yanında durup ülkesini savundu. Başka hatalar var mı? Elbette her eylemde hatalar var. Daha iyi siyasi veya askeri kararlar var mıydı? Tabii ki, boşlukları ve hataları olan her şey. Suriye’de de aynı şey, ilk günden beri verdiğimiz karar Suriye kararının bağımsızlığını korumak ve son terörist ölene kadar teröristlerle savaşmaktır hala da devam ediyoruz. Bence dokuz yıl sonra, başka bir yöne gitseydik, ilk günden itibaren ülkeyi kaybederdik. Bu yüzden bu karar doğruydu, günlük meselelerdeki hatalara gelince, elbette sürekli varlar.. ne zaman bir hata varsa, onu düzeltmek ve kararı değiştirmek zorundayız, bu da doğaldır.

Kişisel açıdan ise, vatandaş olarak hisleriniz.. her zaman anavatanına yönelik hırsları olan herhangi bir kişi, özellikle de savaştan önce ilerici bir büyüme sürecinde ilerliyorduk… ve ülke hızla gelişiyordu. Doğru, birçok sorunumuz vardı. çünkü reform süreci hızlı bir şekilde ilerlediğinde, bunun da olumsuz yönleri oluyor. Bu yolsuzluk, politikalarda ki hatalar olabilir, ama sonunda ulusal yetenekler düzeliyor ve gelişiyordu. Dokuz yıl sonra ekonomik, teknik, kültürel ve eğitimsel açıdan çok geri döndüğünüzü gördüğünüzde, belirli anlarda aile ve kişisel düzeylerde hayal kırıklığına uğrayacağınızdan şüphe yoktur. Tabii ki, nihayetinde herhangi bir savaşın, nedeni ve sonuçları ne olursa olsun çok kötü bir şey olduğunu söyleyebiliriz. Herhangi bir savaşa karşı hislerinizin olumlu olması mümkün değil, her zaman acı ve hayal kırıklığı hissedersiniz, her zaman her gün en değerli ve en iyi insanları kaybediyorsunuz, kaynaklarınızı günlük olarak kaybediyorsunuz, bu yüzden bu kesinlikle kişisel düzeyde günlük olarak beraber yaşadığınız acıdır, ama aynı zamanda bu acı daha fazla çalmak için bir motivasyon olmalı, daha fazlasını yapma, güven duyma ve daha öncekinden daha güçlü ve daha iyi bir yere gelebilme umudunuzu arttırıyor.

Gazeteci:

Sizin gibi bir insanın bir devlet adamının pozisyonundan başka bir yeri olmadığını ispat ettiniz, çünkü bu görüşler bir devlet adamının görüş ve pozisyonlarıdır.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan, çünkü bu röportajı kabul ettiniz. Bugün Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşşar Esad bizimle birlikteydi. Bu uluslararası şov programı idi. Ben Yevgeny Primakov, size en iyi ve en hayırlı dileklerimi sunarım.

Başkan Esad:
Ben teşekkür ederim.

 

Check Also

Cumhurbaşkanı Esad, Baas Partisi’nin Merkezi Liderleriyle Yakında Yapılması Planlanan Genişletilmiş Toplantının Gündemini Masaya Yatırdı

ŞAM (SANA) – Arap Sosyalist Baas Partisi Genel Sekreteri Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, partinin merkezi liderleriyle …